Türkiye florası tıbbi ve aromatik bitkiler bakımdan büyük önem taşır. Anadolu birçok kültür bitkisinin gen merkezidir. Yurdumuzda yetişen tohumlu bitki tür sayısı yaklaşık 12.000 civarındadır. Bu tür zenginliği komşumuz olan bütün ülkeler dahil hiçbir Avrupa ülkesinde bulunmaz. Bu zengin flora içerisinde 3700 civarında endemik tür bulunması dünyanın endemiklerce en zengin ülkelerinden birisi olmamız aslında ülkemiz için ayrı bir avantaj sağlamaktadır.
Bu kadar floristik zenginliğe ve kültüre sahip olan ülkemiz ne yazık ki bitkisel drog, bitkisel ürün, gıda takviyesi ya da bitkisel ilaç üretiminde çok gerilerdedir ve ülke ekonomisine katkısı yok denecek kadar azdır. Bu durum değişmelidir ve değişmek zorundadır.
Ülkemiz bitkisel hammaddeleri ve bitkisel ürünleri % 100 yerli olarak üretecek ve dünyaya pazarlayacak güçtedir. Bitkisel gıda, kozmetik ve ilaç hammadde üretimi, sonucu ülkemizin bitki zenginliğini ekonomiye kazandırmamız mümkündür. Geliştirilecek ve üretilecek hammaddelerden fonksiyonel gıda, gıda takviyesi, kozmetik ürünler ve bitkisel ilaç üretmek mümkün olacaktır. Bugün Çin, Hindistan ve Balkan Ülkeleri bütün dünyaya bitkisel hammadde ve ürün satmaktadır. Neden Türkiye dünyanın bir numaralı bitkisel drog, bitkisel hammadde, fonksiyonel gıda, bitkisel kozmetik ve bitkisel ilaç üretim merkezi olmasın. Bu konuda yeterli teknoloji, bilgi ve potansiyele sahibiz. Biz geleneksel bitkisel ürünlerimiz ve ilaçlarımıza sahip çıkmalı, sağlığa olan etkilerini araştırmalı bunları ekonomimize kazandırmalıyız.
Fitoterapi; Tıbbi ve aromatik bitkilerin çeşitli kısımlarını, alg, mantar ve likenleri, bitkilerin salgıladığı zamk, balzam, reçine gibi eksüdatları, ekstreleri, uçucu yağları, mumlar ve sabit yağları hammadde olarak kullanarak çeşitli formlarda hazırlanan bitkisel preparatlarla sağlığı korumak, hastalıklardan korunmak, hastalıkları iyileştirmek veya tedaviye yardımcı olmaktır.
Fitoterapi; bilimsel temellere bu konuda yapılan araştırmalara, klinik çalışmalara dayanmaktadır.
Son yıllarda Fitoterapi ve doğal tedavilere bir yönelim ve tercih sözkonusudur. Bunun nedeni birçok faktöre bağlansa da en önemli faktörler şu şekilde sıralanabilir.
• Kişilerin kendi sağlıklarını korumak için daha aktif rol almak istemesi.
• Kullanılan tıbbi tedavlerin çok fazla yan etkileri ve toksisiteleri olması
• Uygulanan tıbbi tedavilerden memnuniyetsizlik veya sonuç alınamaması.
• Uygulanan tıbbi tedavinin yan etkilerini azaltarak yaşam kalitesini artırmak.
Koruyucu hekimlik henüz ülkemizde yer edinememiştir. Halbuki birçok hastalığı ilk aşamada Bursa Fitoterapi Merkezinde Fitoterapi ile (bitkisel ilaçlarla) tedavi etmek mümkündür.
Görsel ve yazılı medyada bazen bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde tıbbi bitkilerin ve bitkisel ilaçların yan etkisi konuşulmakta ancak kullanılan sentetik ilaçların yan etkilerinden hiç bahsedilmemektedir. Örneğin;üst solunum yolu enfeksiyonlarından korunmada ya da bu enfeksiyonların daha kolay ve kısa sürede atlatılmasında, tüm dünyada en çok ekinezya bitkisinden elde edilen preparatlar kullanılmaktadır. Avrupa ve ABD’de Ekinezya preparatları kışın satış rekorları kırmaktadır. Ekinezya yerine kullanılacak sentetik ürünlerin neden toksik etkilerinden ve yan etkilerinden bahsedilmemektedir. Bilimsel literatürler ışığında birçok makaleyi değerlendirip ve kullanılan diğer seçeneklerle karşılaştırıp halkımızı öyle bilgilendirmek zorundayız.
Kalp damar hastalığı riskinin azaltılmasında yüksek kolesterol seviyelerinin düşürülmesi için statin türü ilaçların kullanımının yararı olduğu kadar zararları da vardır. Statinlerin karaciğer testlerinde bozulma, kas ağrıları, uyuşma, bacaklarda soğukluk, hafıza kaybı, cinsel istekte azalma ve şeker hastalığı riskini arttırması gibi ciddi yan etkileri vardır. Dünyada çok sayıda insan bu yakınmalardan yakınmakta ve hasta forumlarında yoğun olarak paylaşılmaktadır. Halbuki bu amaçlarla kullanılabilecek doğal ürünlerin (Balık yağı, sarımsak ekstresi, üzüm çekirdek ekstresi, resveratrol, çoban çökerten ekstresi gibi) yan etkileri hemen hemen yok denecek kadar azdır. Böyle bir durumda doğal ve bitkisel ürünlerden yardım almak doğru bir seçenektir.
Türkiye’nin ilaçta dışa bağımlılığı her geçen yıl daha da artmaktadır. Ülkemizde İlaç AR-GE yatırımları çok az düzeydedir ve yeni ilaç keşfi ülkemizde yapılamamaktadır. Yeni ilaçları keşfeden ülkelerdeki AR-GE giderlerinin büyük bir kısmı da kamu fonlarınca karşılanmaktadır. Bu anlamda Türk ilaç sanayinin gerçek anlamda ilaç keşfi yapması ve referans ilaç üretmesi çok zor görünmektedir. Ülkemiz şimdiye kadar bir ilaç keşfi yapmamıştır.
Ancak bitkisel ürünler ve bitkisel ilaçlar için durum böyle değildir. Ülkemiz, bitkisel ürünleri tarladan başlayarak her aşamada üretecek, yeni ürünleri geliştirerek pazara sunacak yeterli bilgi birikimi ve teknolojiye sahiptir. Bize düşen bu konuda yerli üretimi ve üreticileri desteklemektir.
Yapılması Gerekenler
Anadolu birçok kültür bitkisinin gen merkezidir ve tıbbi bitkilerin ekonomiye kazandırılması açısından uygun potansiyele sahiptir. Ancak bu potansiyeli yeterince kullanmamaktadır. Büyük çoğunluğu ülkemizin zaten doğal bitkileri olan bu tıbbi bitkiler veya ülkemizde kolaylıkla yetiştirilebilecek birçok tıbbi bitki kültürü yapılarak ve bunlardan bitkisel drog preparatları hazırlanarak dünya bitkisel ilaç pazarına hammadde temin edilmelidir. Bu çıkmazda olan ülkemiz tarımına da bir çıkış yolu sağlayacaktır. Dünya bitkisel drog, bitkisel drog preparatı ve bitkisel ilaç pazarında üretici olarak söz sahibi olabilmek için öncelikle kaliteli ürünler üretmek ve kalite kontrol yöntemlerinin neler olduğunu bilmek gereklidir.
Ülkemiz sanayicileri dünya standartlarında kaliteye sahip (Farmakope ve Monograflara uygun) bitkisel drog ve bitkisel drog preparatlarını üretecek teknolojileri ve işletmeleri kurarak ülkemizi bitkisel ürün ve bitkisel hammadde pazarında lider ülke konumuna getirmelidir.
Ülkemiz ilaç sanayi bitkisel ilaçları üretecek, hatta geliştirecek ve yeni ürünleri pazara sunacak yeterli bilgi birikimi ve teknolojiye sahiptir. Yerli ilaç sanayi, hekimler, eczacılar ve tüm sağlık çalışanları bu konuya sahip çıkmalıdır.
Yerli üretimi ve üreticileri destekleyerek fonksiyonel gıda, gıda takviyesi ve bitkisel ilaçlar ülkemizde üretilmeli, hem Türkiye pazarında hem de dünya pazarlarında hak ettiğimiz noktaya hekim, eczacı, sanayi, üniversite ve kamu kurumları işbirliği ile biran önce varılmalıdır.
Eczacı ve hekimin fitoterapi konusunda bilgili ve bilinçli olması, hastanın kendi kendine yanlış bitkisel tedavilere yönelmesinin önüne geçecektir. Ülkemizde hekimlerin tepkisel yaklaşımları ve hiç de bilimsel olmayan bir davranışla Fitoterapi uygulamalarını kökten reddetmeleri, bitkisel ürünlerin hekim olmayan ve paradan başka hiçbir amaçları bulunmayan, insan hayatı konusunda en ufak bir sorumluluk dahi taşımayan bir takım insanlar tarafından kötüye kullanmasına sebep olmaktadır. T.C. Sağlık Bakanlığı; Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan “Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği (27 Ekim 2014 tarih ve 29158 sayılı Resmi Gazete)” kapsamında Hekimlere yönelik Fitoterapi Uygulama sertifika eğitimleri düzenlenmesi ile Fitoterapi’yi Sağlık Bakanlığı sertifikalı hekimler uygulayacaktır.
Tedavi, bilimi kullanarak yapılan bir sanattır. Bitkisel ilaçların genelde güvenli olmadıkları iddiası, bitkisel ilaçlara ve onların güvenlik sicillerine aşina olmayanların halkı yanlış yönlendirmek için kullandıkları bir saptırmacadır. Bitkisel ilaçları akıllıca kullanarak, bu ilaçların muazzam potansiyelini anlamak ve anlatmak zamanıdır. Dünyada en güvenilir madde en uzun süre kullanılan maddedir. Fitoterapi’de kullanılan tıbbi ve aromatik bitkiler/ bitkisel droglar binlerce yıldır kullanılmaktadır.
Hekimin mutlaka bitkisel ilaçlar konusunda bilgili olması gerekir. Hekimin bitkisel ürünleri tamamen dışlaması yerine kendi kontrolünde uygun kombinasyon ile tedavisine destek sağlaması, hastanın güvenini kazanması, kontrolü dışındaki tedavilere yönelmesinin önlemesi bakımından önemlidir.Tedavi bir sanattır ve her hekim kafasında uyguladığı tedaviyi bir teraziye koymalıdır. Bir kefeye faydasını bir kefeye zararını koymalı ve yan etki potansiyelini de değerlendirerek tedaviyi uygulamalıdır.
Eczacılarımız bilimsel literatürler ışığında kaliteli, etkin ve güvenli ürünlerle tedaviye destek sağlamak, sağlığı korumak amacıyla bitkisel ilaçları kullanarak Fitoterapi’yi akılcı bir şekilde kullanmalıdır.