Sakroiliak sendrom, sakroiliak eklemin mekaniksel irritasyonundan ortaya çıkan semptomların ve klinik bulguların toplamıdır. Sakroiliak eklemin mekanik bel ağrısı nedeni olma popüleritesinin tarihsel değişiklikleri olmuştur. Dr. Mixter ve Barr’ın 1934’de bel fıtığını keşfetmesinden önce, sakroiliak eklem bel ağrısında birincil neden olarak düşünülüyordu. 1934’den sonraki kırk yıl dikkatler omurlararası diske çevrildi ve siyatik ağrısı olanların diskleri ameliyatla alınır oldu ve neredeyse tüm bel ağrılarında omurlararası diskin ameliyatına yönlenildi. 1980’lerde sakroiliak eklem, bel ve bacak ağrısında yeniden gündeme geldi. Bu durum kısmen bel fıtığı teşhisi için daha iyi teşhis kriterleri oluşması ve ayrıca bel ağrısı-siyatik tedavisinde ayrım gözetmeyen cerrahinin sonuçlarının yetersizliği yüzündendir. Artık biliyoruz ki bel ağrısı olan hastaların sadece %10’undan azında bel fıtığı sorumludur. Bel fıtığı teşhisinde kullanılan myelografi, bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans gibi görüntüleme yöntemleri sakroiliak sendromun teşhisinde yarar sağlamamaktadır. Şu an için sakroiliak sendromu tespit edebilecek bilinen bir görüntüleme yöntemi yoktur. Sakroiliak sendromun tanısı tamamen klinik muayene bulguları ve hastanın hikayesine bağlıdır. Sakroiliak sendromun yaygınlığını gösteren birçok yayın mevcut olup, bu yayınlarda bel ağrısı olan hastaların %18-30’undan kronik sakroiliak disfonksiyonun sorumlu olduğu belirtilmektedir.
Özellikle kadınlarda menstruasyon, gebelik ve doğum sonrası hormonal değişikliklerle pelvis bağlarında relaxasyon sonucu sakroiliak eklemler mekanik zorlamalara yatkın olmaktadır. Jinekolojik operasyonlar sonrası %10 kadında sakroiliak rahatsızlıklar rapor edilmiştir. Genel olarak sakroiliak disfonksiyonun %70-80 bir travma sonrası (düşme gibi) oluştuğu düşünülmektedir. Ayrıca 1995’deki birkaç çalışmada bel fıtığı operasyonlarından sonra %4,7 ile 8,5 arası değişen sakroiliak disfonksiyon tespit edilmiştir. Ancak her zaman belirgin bir neden bulunamayabilir.
Klinik olarak sakroiliak sendromlu hastada ağrı çoğunlukla alt bel ve kalça üzerinde lokalizedir. Kasıklara ve alt extremitelere yansıma yapabilir. Nadiren alt karın bölgesinde abdominal ağrı olabilir ve ürolojik rahatsızlıkla karışabilir. Ağrı nedeniyle yürüyüş bozukluğu tanımlayabilirler. Muayenede hastanın yürüyüşünde etkilenen tarafta hafif bir aksama hatta yana doğru salınım gösterebilir. Bacaklar arasında boy farkı oluşabilir. Dikkat edilmelidir. (Bacaklar eşit değilse, boy farkının anatomik mi yoksa fonksiyonel bir kısalık mı olduğu, pelvik distorsiyonun olup olmadığı kontrol edilmelidir. Normalde hiçbir şikayeti olmayan insanların %20'sinde bacaklarda minimal boy farkı olabilmektedir. 1 cm’den az eşitsizlikleri, ağrı veya hiçbir şikayet yoksa vücut tolere ediyor demektir. Yani her bacak eşitsizliği, sakroiliak sendrom veya başka bir hastalığı işaret etmez. O tarafta bel-kalça ağrısı varsa bu klinik bulgunun değeri olur. Bu yüzden bacak boyları farkının normal mi yoksa patolojik mi olduğu hekimce değerlendirilmelidir.) Genellikle alt bel bölgesi ve posterior sakroiliak bağda hassasiyet vardır. Sakroiliak yaylanma testi yapılır, ağrılı olabilir. Bel kaslarında genellikle tek yanlı kas spazmı ve gluteal tetik noktaları bu sendroma eşlik eder. Bel ağrısı ve arka bacak kaslarının kısalması ile birlikte düz bacak kaldırma testi zorlaşabilir. Sakroiliak sendromda nörolojik bulgu yoktur. Sakroiliak eklem ile ilgili birçok klinik muayene testleri mevcut olup, bu testler dikkatle yapılmalıdır. Ayrıca, sakroiliak sendromda zincir reaksiyon olasılığı nedeni ile atlanto occipital eklem (baş ile 1.omur arası), 3-4. kaburgalar, sırt-bel geçiş bölgesi, alt bel-sağrı kemiği geçiş bölgesi mutlaka kontrol edilmeli, o bölgelerde de eklem blokajı varsa yine manipülasyon ile tedavi edilmelidir.
Sakroiliak sendromun ayırıcı tanısında inflamatuar eklem hastalığı, kalça eklemi rahatsızlıkları, torakolomber faset sendromu (Maigne sendromu), küçük torakolomber kompresyon kırıkları, belin faset eklem sendromları ve bel fıtıkları gibi teşhisleri de düşünülmeli, göz ardı edilmemeli, dikkatli olunmalıdır.
TEDAVİ
Birçok klinisyen, sakroiliak eklemin hafif çıkığı veya küçük yer değiştirmelerinin semptomların sorumlusu olduğunu düşünmektedir. Bu nosyon, sakroiliak sendromun tedavisinde manipülasyonun başarısıyla daha da sürekli kılınmıştır. Manipülasyon sakroiliak eklemdeki etkisini, artan mobilite ve proprioseptif reflex uyarı yolu ile ağrı azalmasıyla göstermektedir. Manipülasyonun sakroiliak sendromu iyileştirdiği görüşü popülerdir.
Bir çok vakada akut sakroiliak sendrom, bir süre istirahat ve NSAİ ilaçla iyileşir. Maalesef tekrarlama riski yüksektir ve iki yıl içinde %60 hastada yeniden bel ağrısı oluşur. Genellikle kronik sakroiliak sendromlu hastaların %90’dan fazlası 2-3 haftada manipülasyona cevap vermektedir. Manipülasyona yeterli cevap vermeyen bazı hastalarda sakroiliak eklem injeksiyonu eklenebilir. Manipülasyonla elde edilen başarı, problemin tekrarına engel değildir. Hastaların bel okuluna katılımı ve postural egzersizler önerilmelidir. Aktivite yoluyla elde edilen fiziksel formdalık, nüksü önlemede bilinen en iyi yöntemdir.